.....Hayallerle İlgili Güzel Sözler..... (Alıntıdır)
*Hayal, gerçekleştirilmek istenen herşeyin ilk adımıdır.
*Hayal kuramayan insan zaten ölmüstür.
*Hayallerinin peşinden koşanlar, yorulsa da başaracaklardır.
*İnsan, hayal ettiği süre boyunca yaşar.
*Kendilerine ait hayalleri olmayanlar sizinkileri de göremezler.
8 Mart2010
KÖYDE HUZUR EVİ
(İKİNCİ BAHAR EVİ)
Öykümüzün Kahramanları:
Fatma Teyze, Gülsüm Bibi, Seher Hala, Hüseyin Dede, Mehmet Dayı ve Kemal.
-.-
Bu kahramanlarımızın her biri köyde kendi evlerinde tek başlarına yaşama mücadelesi veriyorlardı. Yaşamlarından memnun muydular? Belki evet, belki değil. Evet diyebiliriz; çünkü, köyünde çocukluk, gençlik anılarıyla baş başaydılar. Hayır diyebiliriz, çünkü tek başınaydılar, tek başına yaşamak hiç de kolay değildi, hatta zaman zaman korkunçtu.
Güneşin sırtlarını ısıttığı bir gün Seher Hala'nın evinin önünde toplanmış, söyleşiyorlardı. Tatlı başlayan sohbet, ilerleyen zamanla birlikte acılaşmaya başlamıştı.
-Ah bacım anam ah! dedi Fatma Teyze. Tek başına yaşamak heç de goley değil. Sağolsunlar bizimkiler sık sık tilefonda ariylar. Hep eyiyim diyrim unnara. Emme ne yalan deyim, yalozluk canıma tak etti. Geceleri tek başıma yatarken duvarlar üstüme üstüme geliy.
Hüseyin Dede, derin derin içini çektikten sonra:
-Zoruma en çoh da şu gidiy. Bacaklarımın gücü yerindeyken dağlarda tazı gibin dolaşırdım. Şimdiyse eller ahşamacah geziy, ben melül melül arhalarından bahiyrim.
Seher Hala, göz yaşlarını göstermemek için çaktırmadan elinin tersiyle silerken:
-Habu evde esgiden kimler yohtu ki? Ho galabalık nerede şimdi? Kimi Angara'da, İstanbul'da, kimi Alamanya'da. Neytsinler herif? Herkes bir gecim derdinde. Kimseye bir şey diyecek halım yoh ya. Emme, goley değil. Yaloozluh bi Allaha mahsus. Ha şimdi canım çıhsa heç umurumda bile deel.
Gülsüm Bibi, titrek sesiyle söze girdi:
-Dün ahşamınan içeriler dar gelmişdi been. Gapının önüne çıhıym dedim. Çıhtım. Köye bahtım bahtım. Bahtıhça esgüleri hatırladım. Ha şimdi dedim gendü gendüme, ben de yaşiyrim he! Get ula get! Ha buna yaşama mı denir? Tek başaan yaşıyan ölüsün işde, hepisi bu.
Biri şöyle dedi, biri böyle. Biri, gözyaşlarını içine akıttı. Diğeri saklamaktan utanmadı, iplik iplik akıtarak açığa vurdu. Dertliydiler, yalnızdılar. Yalnızlık içlerini kor gibi yakıyordu. Ah, şu yalnızlığa bir çare bulunsaydı?
Bir ara yanlarına o yaklaştı. O, yani Kemal! Onları anlayan adam. Onların bir çoğuyla daha önce zaman zaman görüşmüş, duygularına ortak olmuştu. Şu anda içinde bulundukları ruhsal çöküntü durumunu çok iyi anlayabiliyordu. Her birine sevgiyle birer göz attıktan sonra:
-Yalnız yaşamaktan kurtulmak ister misiniz? dedi.
Diğerleri şaşırdı. Her kafadan bir ses çıktı. Sıska adam:
-Ben isterim, diye karşılık verdi.
-Ben de, dedi diğerleri de.
-Ama nasıl? diye sordu Gülsüm Bibi.
Kemal, gülümseyerek yanıtladı.
-Okulun oraya ya da köyün daha uygun başka yerine bir ev yapılsa. O evde her biriniz için yeterli odalar olsa. İstediğiniz arkadaşınızla bir odada kalsanız. Size bakmak için çalışanlar olsa. Hastalandığınızda sağlıkçılar sizinle ilgilenseler.
Seher Hala, elini sallarken:
-Get herif, bizimle eğlenme, dedi.
-Eğlenmiyorum teyzeciğim. Sadece hayal kuruyorum. İzninizle hayalime devam edeyim. Toplu olarak yaşacağınız evinizin çevresinde mini mini bahçecikler yapılsa. İsteyenleriniz çiçek ya da sebze ekse. İlkbahar geldiğinde taşıtlar toplu olarak sizi alıp istediğiniz yerlerde gezdirse. Değirmenler Deresi'ne, Yaylaya, Karadoruk ormanına, Tuğ Kıranı'na, Karaburga'ya götürse. Şu anda asla gidemem diye düşündüğünüz yerlere götürülseniz... Çocukluk arkadaşlarınızla birlikte oralarda gezinip dinlenseniz, eskileri konuşsanız, anılarınızı tazeleseniz istemez misiniz?
-Ben isterim, dedi Fatma Teyze heyecanla. Emme bu nasıl olacak?
Kemal, derin bir soluk daha aldı. Bir süre onları süzdükten sonra:
-Yaşamınızın ikinci baharında sizin için "İkinci Bahar Evi" açılabilir.
Hüseyin Dede, gevrek bir kahkaha attıktan sonra:
-Ey oğul, şuna açıkça Huzur Evi desene, dedi.
-Derim, dedi Kemal. Derim de... Hani Huzur Evi biraz yadırganıyor gibi de.
-Evladım, dedi Mehmet Dayı. Bizi yalozluktan gurtarsın da adı ister Huzur Evi olsun, isterse İkinci Bahar Evi.
Seher Hala, Kemal'e sevgiyle bakarken:
-Sen çok iyi bir çocuksun, dedi. Emme kim yapacah huzur evini. Hani para?
Evet, en önemli soru ve sorun buydu. Hani para?
Kemal, umut veren bir ses tonuyla:
-Öncelikli önem taşıyan konu bunu sizin istiyor olmanız, dedi. Gerisi tartışılır. Biliyorsunuz, bizim köylü dayanışmayı, yardımlaşmayı benimsemiştir. İş birliğiyle, alınan ortak kararlarla güzel işler başarılmıştır. Belki 'İkinci Bahar Evi" için de yeni bir dayanışmaya girilebilir.
Mehmet Dayı:
-Eyi has da oğul, dedi. Habu Seher'in dediği gibin hani para?
-Köyümüzdeki yalnız insanların çoğunun maaşı var, dedi Kemal. Olmayanların da yakınları katkıda bulunacaktır. Ayrıca, yurt içindeki, yurt dışındaki halkımız bu konuda örgütlenebilir, sırf bu iş için paralar toplanabilir. Sadece o mu? Şiran ya da Gümüşhane'den de destek sağlanabilir. Yeter ki böyle bir işe inanılsın, çoğunluk kararıyla evet densin, gerisinin geleceğine inanıyorum.
Hüseyin Dede, bu işi tutmuştu. Büyük bir coşkuyla:
-Ipıssız evimde tek başıma yaşamahtansa, arhadaşlarımla bi arada yaşamayı isterim, dedi. Bu iş için varsın maaşım alınsın. Önemli olan maaşımın garşılığında bana gül gibin bahılması. Geçenlerde sabahacah sancıdan gıvrandım da elimden dudacah bi allaan gulu yohdu. Senin dediğin olursa heç olmazsa sahapsız olmam. Bi bardah su verenim olur heç olmazsa.
Fatma Teyze de ikna olmuştu. Heyecanla:
-Eyle bişe olursa, benim çocuhlar da ıraat ederler. İkisi İstanbul'da biri Alamanya'da. Benim maaşım yohtur emme unnar yardım ediyler. Heç olmazsa ahılları, fikirleri bende galmaz. Yanımda bahanım var deyn huzurlu olurlar.
Seher Hala da iyice havaya girmişti. Merakla:
-Ula deli oğlan, dedi. Eyi dedin has dedin, bizi hayallere sohtun. Hakketten beyle bişe olacah mı?
Kemal, kadının elini tutup okşarken:
-Bilmiyorum teyzeciğim, dedi. Benim böyle bir hayalim var. Şimdi de sizin hayaliniz oldu. Bu konuştuklarımızı birileri yazabilir, yayınlayarak halkımıza duyurabilir. "İkinci Bahar Evi" hayalini duyanların bir kısmı elini sallayarak "Ulan amma da saçma bir hayal!" diyebilir. Buna karşın bazıları da "İkinci Bahar Evi" hayalini kurmaya başlayabilir.
Kemal, kuzeydeki dağlara doğru bir göz attıktan sonra:
-Çok iyi anımsıyorum, bir zamanlar Karaburga'da Aşığın Pınarı'na yol vurulması konusunda hayaller kuranlara da gülenler olmuştu. Ama şimdi otomobillerle çeşmenin yanına kadar çıkılabiliyor. Biliyorsunuz, Hıdrellez Tepesi'ne bile yol vuruldu. Artık kuru ardıcın yanına arabayla çıkılabilecek. Hatta size bir şey diyeyim mi, gün gelir ki Karaburga'nın tepesine bile yol vurulabilir. "İkinci Bahar Evi'nin görevli şoförleri bir de bakmışsınız sizi minibüslerle ta Karaburga'nın zirvesine götürmüşler.
Gülsüm Bibi, birden gözyaşlarını dökmeye başladı.
-Yani diysin ki, belki bir gün Çoraan dereyi, Abdaldede dağlarını ölmeden önce bir kerecik daha görebilirik ha! Yani "İkinci Bahar Evi"nin şuforu bizi alıp uralara götürür ha! Ah goçum ah, hayal gurması bile güzel.
Kemal de hüzünlenmişti. Özgüven dolu bir sesle:
-Nice hayaller gerçek olmuştur, bunlar neden olmasın halacığım? dedi.
Kemal, sonbaharlarını yaşayan bedeni yaşlı, hayalleri dinç insanların yanından ayrılırken Hasan Ağanın Dolaştığı Taş'ın gölgesi dereye inmiş, karşı yamaçta epeyce ilerlemişti.
-0-
Ali Aydoğan
8 Mart 2010 - Ankara
----------------------------------------------
Düşüncelerinizi yazmak için burayı TIKLAYINIZ ... aliaydoganaa@hotmail.com
|